user

Çoğalttıkça Çoğalırız

Hep daha çoğa açtır hayat. Daha, bir daha, biraz daha derken bitmez tükenmez bir yarışın içerisinde çırpınır dururuz. Kazanmanın mutluluğunu, daha çok kazanmanın hırsı gölgeler çoğu kez. Çoğaltmaya çalışırız sahip olduğumuz her şeyi. Kimi doğurduğu çocuk sayısı kadar çoğalttığını sanır, kimi banka hesaplarını çoğalttıkça. Eşim ve benim için (Öztürk ailesi için) çoğalmaksa kazandığımız kalp sayısını

Lider Peşinden Gidecek Gönüllü Neferler Yaratandır.

Lider peşinden gidecek gönüllü neferler yaratandır. Lider, kökleri ile sarmalayan dallarında çiçek açtırandır

Medcezir Mucizesi

Gözbebeklerime dolan turkuaz mavisi, ayaklarımı sürüklüyor bembeyaz kumsala. Beynimin, bedenime emrine itaatkâr, güneşe yürüyorum durmaksızın. Şükür dualarıma eşlik ediyor yüzümü okşayan rüzgâr. Palmiye ağaçlarının uzayan gölgeleri dalgalarla dans ediyor. Akşamdan sahile çekilen sıra sıra dizilmiş kayıklardan birini denize çekip, kürek çekmek geçiyor içimden. Tek tek denizin ortasında bitiveren bu ahşap villalardan hangisi benim? Ne kadar

Yaşamı Yaşanır Kılabilmek…

Deniz çıldırmışcasına saldırıyor sahile. Elimde fotoğraf makinam bir avcı misali tuzağıma düşecek avımı bekliyorum heyecanla. Koşarak geçen adam dalgalarla dansediyor adeta. Martıları seyretmeye doyamıyorum. Kaptırıyorum kendimi. Köpükten yelelerden başlarını göremediğim Arslan sürüsünün kıyıda yürüyüşünü kaçırmak istemiyorum. Bir çift görünüyor uzakta. Gencecik ve elele, narin sülietleri güzel bir tablo gibi karşımda duruyor. Pusuya yatarak biraz yaklaşmalarını

Büyük adamdı “Babam”

Yaşamımız, yaşadığımız zaman dilimi midir? Yoksa o yaşam dilimine sığdırabildiklerimiz mi ? Ölçülebildiğimiz kadar mı büyüğüz? Yoksa yaptıklarımız, yarattıklarımız mıdır bizi büyüten? Bu soruların cevabını bulmaya çalışıyorum 3 Ocak 2015 günü, Sevgili Babam Cezmi BİLGİN’in mezarı başında. Karlı bir kış günü, kendi doğduğu köyde uğurladık onu son yolculuğuna. Bizi bu acılı günümüzde yalnız bırakmayan tüm

Takdir etmek asalet, takip etmek cesaret gerektirir…

Yoğun ziyaretçi trafiğimin olduğu bir gündü. Randevusu olmayan genç bir kadının beni mutlaka görmek ve teşekkür etmek istediğini söyledi sekreterim. Ardından genç bir kadın ve 3-4 yaşında bir çocuk girdi içeriye. Kapıdan girer girmez boynuma sarılan bu sıcakkanlı kadın kimdi acaba? – Hoş geldiniz. Nedir ziyaretinizin nedeni? – Dün gece eşimle sizi izledik televizyonda! –

YAŞAM SANATI…

Hepimiz siyah-beyaz bir dünyaya doğarız yaşam denen. Soluduğumuz her an gördüklerimiz, duyduklarımız, hissettiklerimiz ile renklenir yaşamımız. Doğacağımız, büyüyeceğimiz yeri, ailemizi, anadilimizi biz seçemeyiz. Sınırları bizim tarafımızdan çizilmeyen bir dünyada kendi sanatımızı yaratırız. Yaşam sanatı!

Vatan Parçam, Yürek Yakanım!

Kimi insan doğup büyüdüğü, ekmeğini huzurla bölüp-yediği, suyunu kana-kana içtiği topraklara Vatan der. Kimi insanda, hayallerindeki vazgeçilmezin peşine düşer. Önemli olan yalnız insanın tercihi değil, o topraklarında insanı kabulüdür. Eğer hep almayı düşünür, almak ile vermek arasındaki dengeyi doğru kurmaz isek, artık yaşanılmaz olur o güzelim topraklar, o güzelim Vatan parçası. Ama o gün çok

MUTLULUK…

Mutluluk, Yaşanmalı, Mutluluk, Yaşatılmalı, Mutluluk, Yaratılmalıdır.