Yoğun ziyaretçi trafiğimin olduğu bir gündü. Randevusu olmayan genç bir kadının beni mutlaka görmek ve teşekkür etmek istediğini söyledi sekreterim. Ardından genç bir kadın ve 3-4 yaşında bir çocuk girdi içeriye.
Kapıdan girer girmez boynuma sarılan bu sıcakkanlı kadın kimdi acaba?
– Hoş geldiniz. Nedir ziyaretinizin nedeni?
– Dün gece eşimle sizi izledik televizyonda!
– Memnun oldum. Size nasıl yardımcı olabilirim?
– Oldunuz bile. Ben çalışmak istiyorum, kocam ise izin vermiyordu. Bu nedenle sık sık kavga eder olmuştuk. Dün gece yine kıyasıya tartışmış ve ayrılmaya karar vermiştik. Hışımla televizyonu karıştırırken size takıldık. OPET’i nasıl kurduğunuzu, ne güçlüklerde mücadele ettiğinizi ve birlikte neler başardığınızı anlattınız bize.
Bitirdiğinizde eşimle göz göze geldik. Neden didişiyoruz? Bizde “onlar gibi neden olmayalım” diye sarıldık birbirimize.
Bu günkü mutluluğumuzu size borçluyuz. Ne kadar teşekkür etsek azdır.
Anladık ki;
“Başarı, başaracağım diyenler ile başarabilirsin “diyenlerin ortak eseridir.”
– Ne kadar doğru bir söz, sevgili yavrum. Biz bunu başardık galiba!
– Peki, başarmak için sizce ne gerekiyor?
– Başarmak, yaşamdan zevk almanın, kendi kendine güven duymanın ve çevrede saygı uyandırmanın anahtarı. Her şeyden önce başarmayı istemek, istediğimiz şeye gönül vermek ve anahtarı kilide sokup açılan kapıdan ilerlemek yani emek vermek gerekiyor.
– Kusura bakmazsanız bir şey daha sormak istiyorum. Siz eşiniz ile hiç kavga etmez misiniz?
– Çok nadir. Ama en son söylenmesi gerekeni en başta söylememeye, dargın kalmamaya ve yaşamın her alanında ihtiyaç duyduğumuz üç temel unsura uymaya özen gösteririz.
– Nedir o üç temel unsur?
– Saygı, Sevgi ve Hoşgörü.
Saygı, insanoğlunun erdemi, birlik ve beraberliğin ilk şartıdır. Çevre ile uyumlu olmanın ve mutlu bir yaşamın olmazsa olmazıdır.
Sevgi, paylaştıkça, emek verdikçe çoğalan ve saygı ile beslendikçe yücelip sonsuzlaşan bir duygudur.
Hoşgörü ise sevginin ve saygının kaldıracıdır.
Diliyorum ki bu üç güzele sahip çıkar, bir daha bırakmamacasına sarılırsınız sıkı sıkı. Çünkü birey ile birey, birey ile aile, birey ile toplum arasında bu unsurlardan birini veya tamamını yitirirsek yozlaşma başlıyor.
– Haklısınız. Bu günlerde en çok ihtiyacımız olan şeyleri söylediniz. Uygun görürseniz size anne diyebilir miyim ?
– Elbette güzel kızım. Sen cesur, açık sözlü, iyi yürekli birisin.
– Söz veriyorum bende sizin gibi birisi olacağım. Ve bu günü, söylediklerinizi asla unutmayacağım. Bir köşede sessizce oturan oğlunun elini tutup, başını okşayarak odadan ayrılırken parmağı ile beni gösterdi.
– Bak yavrum, Nurten anneanne..!
12 Yıl geçti aradan şimdi O, başarılı bir iş kadını, büyük bir işadamının saygıdeğer eşi ve üç çocuklu iyi bir anne ve ben onunla gurur duyuyorum.
Kısacası, takdir etmek asalet, takip etmek cesaret gerektiriyor.